Kalemi Hafız Akdemir’in yeğeni Veysi Polat taşıyor: Cinayetin tek görgü tanığı o anı devlete anlatamadı
halef batmaz
DİYARBAKIR – Hafız Akdemir, köy boşaltmaların, işkencelerin ve faili meçhul cinayetlerin yaşandığı 1990’lı yıllarda Özgür Gündem Gazetesi muhabiriydi. 8 Haziran 1992’de Diyarbakır’da 27 yaşında evinden iş yerine giderken uğradığı silahlı baskın sonucu öldürüldü. Akdemir’in cinayetin tek görgü tanığı olan yeğeni gazeteci Veysi Polat hiçbir zaman hafife alınmadı. Cinayetin faili Hizbullah üyesi Cihan Yıldız, uzun tutukluluk nedeniyle serbest bırakılan yüzlerce Hizbullah mensubundan biri olarak dışarıda. Gazeteci Veysi Polat ve amcası Hafız Akdemir ile cinayetinin 31. yılında konuştuk.
‘HAFIZ O DÖNEM SOKAK İNFAZLARINI ARAŞTIRIYORDU’
Veysi Polat ve amcası Hafız Akdemir doğrudan gazetede çalışıyorlardı. Polat gazetenin ‘masa çocuğu’, Akdemir ise muhabiriydi. Polat’ın gazetecilik serüveni, Akdemir’in ‘Gazeteye gel bize yardım et’ demesiyle başladı. O şimdi lisede. Evleri yan yana olduğu için her sabah birlikte gazeteye gider, akşam birlikte dönerlerdi. 8 Haziran’da Polat ve Akdemir hazırlıklarını yaptıktan sonra evden ayrıldı. Hafız Akdemir, ‘Palu Sokak’ olarak da bilinen Melik Ahmet Caddesi’nde şu anda 100 metre öndeyken çekçekli bir otomobilin geçmesi sonucu hayatını kaybetti.
Aradan geçen 31 yıla rağmen olayın her detayını hatırlayan Polat, o anları şu cümlelerle anlattı: “Palu fırını varken önüne silecek arabası geldi. Sokak dar olduğu için amcam sağa, ben sola gittik. Araba geçtikten sonra bir araya geldik ve o an bir patlama oldu. Bir tabanca sıkılmıştı. Bağırmak, tartışmak, konuşmak yoktu. Düz yolda yürürken, Hafız bir patlama sesiyle yere yığıldı. O an bir refleksle bağırıp adamın üzerine atladım. Bir el de beni sıktı ama ıskaladı. O an bana 5 saniye yani yaklaşık 5 saat geldi. Adamın peşinden koştum. Bir süre peşinden koştum ama izini kaybettirdi. Katili kovalayıp Hafız’a gelmem 2 dakikamı aldı. Yüzü yere dönüktü. Kafasında bir ölçü kan vardı. Hafız’ı hemen koltuğunun altına alıp taksiye bindirdim. Hafız biraz iri yapılıydı, zar zor arabaya bindirdik. Sabah olduğu için biriken birkaç hanım vardı. Ayaklarından tutup Gerçeği taksiye çektiler. Arabanın içinde, başını dizime yaslamış, alnından merminin çıktığını gördüm. Takarov adlı bir silah kullanıldı. Hastaneye gittik, saatlerce yoğun bakımda kaldı ama maalesef kurtarılamadı. Hafız, o dönemde yeni başlayan sokak infazlarını soruşturuyordu. Onu ölüme götüren sorun, devlet destekli karanlık örgütün nasıl örgütlendiğini, kimler tarafından nasıl eğitildiğini, kim olduklarını araştırmasıydı…”
‘Cenazesi morgdan kaçırıldı’
Olayın tek görgü tanığı Veysi Polat yakınları tarafından gözaltına alınırken, aileden iki kişi morgda bekledi. O sırada Özgür Gündem gazetesinde Hafız Akdemir’in çalıştığı ilan vardı. Ertesi gün öğle namazından sonra Ulu Cami’de toplu cenaze töreni yapılacaktı. Ancak sabah saat 4.30 sıralarında güvenlik güçleri hastane morguna giderek Polat’ın erkek kardeşi ve kuzenini dövdü, cenazeyi morgdan kaçırdı ve Mardin Kapı Mezarlığı’na gömdü. Ailenin olaylardan haberi vardı ama defin işlemleri bittikten sonra oldu. Bu durumu kabul etmeyen Hafız’ın ailesi ve çalışma arkadaşları, Olağanüstü Hal Valiliği’ne yürüdü. Yürüyüşün amacı olaya ışık tutmak, faili bulmak, cinayeti protesto etmek ve Hafız’ı doğduğu köye gömmekti. İlk aşamada olumlu bir yanıt gelmese de şehrin dört bir yanında gerçekleştirilen protestoların ardından izin alındı.
‘HAFIZ’I BU ŞEKİLDE DEFREDDİK’
“Hafız’ı askeri gözetim altında bulunduğu mezarlıktan çıkardık” diyen Polat, yaşanan gelişmeleri şöyle anlattı: “Yıllar sonra fotoğrafı gördüm, Hafız’ı fiilen bir çukura gömmüşler. Yarım metrelik bir çukur hızla açıldı. Cenazeyi aldığımızda Diyarbakır Lice’deydi.Sisi köyüne bağlı Sisi köyüne defnedecektik.Polis Üç Yol’a kadar bize eşlik etti.Ambulans, polis arabası, aile otobüsü… Üç Yol’da jandarmaya teslim etti.Jandarma’nın almasıyla birlikte hakaret ve darp başladı.Bu kez jandarma bizi gömmek istedi.İzin vermedik.Bu adettir.Mezarlığa gittiğimizde yaklaşık 500 asker mevzilerini aldılar mermileri namluya koydular garip bir görüntü oldu hafızın tabutu omuzlarımızdayken tekrar müdahale ettiler aile büyükleri namaz kılsın helal olsun kanlı kefeni yıkasınlar istedik Ondan sonra gömülecek ama hiçbiri Biz darp edilirken Hafız’ın tabutu omuzlarımızdan düştü, cenazesi kefenle birlikte yere saçıldı. Hafız’ı böyle gömdük…”
“DEVLETE VEYA TETİKE BASANAN HAKLARIMIZA İNANMIYORUZ”
Yaşananların ardından travma yaşayan Polat, Hizbullahçıların Suriçi’ndeki evlerine gelerek keleş adı verilen Kalaşnikof silahlarla havaya ateş açtığını söyledi. Polat tüm bu gelişmelerin ardından can güvenliği ve travma sürecinin tedavisi için İstanbul’a gitti. Özgür Gündem gazetesinde çalışmaya devam edilirken Nusaybin Emniyet Müdürlüğü’nden gazete arandı. Hizbullah’ın işlediği bir cinayetin faili yakalanmış ve amcasının katili olabileceği şüphesiyle Polat’ı kimlik tespiti için çağırmışlar. Polat, amcasının katilini teşhis edebilen tek kişiydi. Polat, o dönemde yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Çok ilginç bir şey oldu ve ben o insanlarla bire bir sonuçsuz karşı karşıya geldim. Ama amcamın katili aralarında değildi. Aradan 31 yıl geçmesine rağmen Hafız Akdemir cinayetinin tek görgü tanığı benim. polis ve bakanlık raporlarına yansıdı, mahkeme tutanaklarında hiç görmedim, rastgele bir tebligat almadım, amcamın faili 2008’de Türkiye’ye getirilip yargılandı, müebbet hapis cezasına çarptırıldı ve Dayımla birlikte 6 kişinin faili Cihan Yıldız’ın kim olduğunu mahkemede görmedim.Yargı süreci aileden, müdafiden, mağdurdan bağımsız “Bu baskınlar bağımsız değil” O dönemin hükümetinin. Yasal olarak yayınlanan bir gazete için sindirme, eleme, fiziksel saldırı ve geleneksel olmayan yöntemlerle yıldırma teknikleri seçilmiştir. Hala devam ediyor ama bugüne kadar başarılı olamadı. Atıcılardan. Bunun arkasında kim varsa, tetikçilere kim güç veriyorsa, bu kararları kim veriyorsa, hesabının sorulmasını istiyoruz. Ne tetiği çekene ne de devlete hakkımızı meşrulaştırmıyoruz.”
‘BU KALEMİ ONUN ANLAŞMASINA DEVAM ETMEK İSTEDİM’
Veysi Polat, sohbetimiz boyunca amcası Hafız Akdemir’den hep ‘kahramanım’ diye söz ederdi. ‘Kahramanım’ dediği Akdemir’i öldüren failin serbest kaldığını öğrenince hızını görmek istedi. Meslekte 20. yılına giren failin serbest bırakılması.
O da zaman zaman mesleğe ‘noktayı’ koymayı düşündü ama sonra vazgeçti. Polat’ı bu fikrinden vazgeçiren şey, Hafız’ın anısına eline aldığı kalemi inatla elinden geldiğince uzağa taşımak ve yürüdüğü yolda yürümek oldu.
Peki, Hafız Akdemir’in örnek kişiliğinden, tecrübesinden, gazetecilerin kovboyluk giydiği yıllarda kalemini nasıl cesurca sallayıp Hafız’ın bıraktığı kalemi devam ettirdiğinden bahseden Polat’ın hikayesi neydi?
Bu soruya, “Ben o zamanlar daha lise öğrencisiydim. Gazeteci olmak gibi bir isteğim yoktu.” 9 aylık bir süre oldu. O dönemde muhabirlerin getirdikleri haberlerden, haber kaynaklarıyla yaptıkları sohbetlerden, yazdıkları haberlerden çok etkilendim. Onlardan biri dayımdı. Bazen sadece gündüzleri değil, akşamları da sohbet ederdik. Bir köy boşaltıldı ya da işkence gören biri öldürüldü, hikayesini anlattı. Kendi kendime ‘Bir devlet güvenlik görevlisi bir vatandaşı nasıl öldürür?’ diye yazardım. Bu kişiyi sorgulamaya başladım. , Onlardan etkilendim. ‘Kahramanım’ dediğim sevdiğim insanın sırf gazeteci olduğu için gözlerimin önünde katledilmesi. Gazeteci olmamı sağlayan ve benden örnek alan dayımdı. Elbette bu kalemi onun anısına devam ettirmek istiyorum. İstedim. Böyle bir gazeteci oldum.”